Döndük biz...
Herşeyimizle geri geldik...
Yorucu ama bir o kadar gülümseten anılarla yuvamızdayız.
Geldiğimden beri cümle kuruyorum kafamda halbuki, buraya yazmak kısmet olmadı hiç... Adaptasyon sorunu var üzerimde, alışamıyorum çok alıştığım oğlumsuz zamanlara!
Hepsini gördüm bir bir...
Nasıl yemek yeme(me)k için inat ettiğini, oyun oynarken suratında beliren ifadeyi, nerden öğrendiğini bilmediğim ama yerli yerinde kullandığı cümleleri, kızdırdığında pis bir gülümsemeyle nasıl özür dilediğini, "seni seviyorum" cümlesini söylemek için hiç zorlanmadığını, öpülmekten aslında hiç hoşlanmadığını, şarkı söyleyebildiğini, kendi kendine yıkanabildiğini ve suyu ne kadar çok sevdiğini, uyurken sayıkladığını, ayaklarının sürekli buz gibi olduğunu (anası gibi), bazı hareketlerinin babasına ama en çok da bana benzediğini, 5 saniye bile oturup dinlenmediğini, bilgisayara karşı doğuştan bir yetenek geliştirdiğini........... ve daha bir sürü şeyi...
Saatlerce izledim, dokundum, öptüm, kokladım, hayal kurdum, ağladım, sevindim, oynadım...
Tadını çıkardım hem de doyasıya...
Hep böyle kalsak dedim çoğu zaman, hep bu şekilde olsak!
Keşke...
Ama gene de alışkanlıklar var vazgeçemediğim... Kabuslarımda işimi kaybettiğimi gördüm çokça, işimi ne kadar sevdiğimi anladım böyle zamanlarda. Oğlumdan daha çok değil elbet ama kaybetmekten korkacak kadar çok...
İşimi, masamı, masamın üzerinde duran fotoğraflarımı, ne zaman aldığımı unuttuğum süslü püslü, allı pullu kalemlerimi, iş arkadaşlarımı, masamdan görebildiğim karşı evin damını, su şişemi, renkli not kağıtlarımı, ses kayıt cihazımı.... Özlemişim...
Özledim, geldim işte...
Hoş buldum....
Herşeyimizle geri geldik...
Yorucu ama bir o kadar gülümseten anılarla yuvamızdayız.
Geldiğimden beri cümle kuruyorum kafamda halbuki, buraya yazmak kısmet olmadı hiç... Adaptasyon sorunu var üzerimde, alışamıyorum çok alıştığım oğlumsuz zamanlara!
Hepsini gördüm bir bir...
Nasıl yemek yeme(me)k için inat ettiğini, oyun oynarken suratında beliren ifadeyi, nerden öğrendiğini bilmediğim ama yerli yerinde kullandığı cümleleri, kızdırdığında pis bir gülümsemeyle nasıl özür dilediğini, "seni seviyorum" cümlesini söylemek için hiç zorlanmadığını, öpülmekten aslında hiç hoşlanmadığını, şarkı söyleyebildiğini, kendi kendine yıkanabildiğini ve suyu ne kadar çok sevdiğini, uyurken sayıkladığını, ayaklarının sürekli buz gibi olduğunu (anası gibi), bazı hareketlerinin babasına ama en çok da bana benzediğini, 5 saniye bile oturup dinlenmediğini, bilgisayara karşı doğuştan bir yetenek geliştirdiğini........... ve daha bir sürü şeyi...
Saatlerce izledim, dokundum, öptüm, kokladım, hayal kurdum, ağladım, sevindim, oynadım...
Tadını çıkardım hem de doyasıya...
Hep böyle kalsak dedim çoğu zaman, hep bu şekilde olsak!
Keşke...
Ama gene de alışkanlıklar var vazgeçemediğim... Kabuslarımda işimi kaybettiğimi gördüm çokça, işimi ne kadar sevdiğimi anladım böyle zamanlarda. Oğlumdan daha çok değil elbet ama kaybetmekten korkacak kadar çok...
İşimi, masamı, masamın üzerinde duran fotoğraflarımı, ne zaman aldığımı unuttuğum süslü püslü, allı pullu kalemlerimi, iş arkadaşlarımı, masamdan görebildiğim karşı evin damını, su şişemi, renkli not kağıtlarımı, ses kayıt cihazımı.... Özlemişim...
Özledim, geldim işte...
Hoş buldum....
6 yorum:
hoşgeldiniz, gülen yüzünüz daha çok gülsün emi!
biz de seni özlemişiz. hemi de Ballı'yı... hoşgeldiniz :)
Oyy benim de msnime her sabah günaydın diyen olmadıya öksüz kaldı bilgisayarım:))canım arkadaşım benim...
Evren; hoşbulduk :) sana gülümseyerek...
Sibelim; biz de sizi çok özledik :) hemi de Tibeti...
Elifim; ben hiç seni öksüz bırakır mıyım? bak hemen geldim :)
gelkdin de gidiyorsun gene ne anladım ben bu işten :((
üzüntü ve muz kabuğu :((
yapma ama böyleeee :(
Yorum Gönder