Bendim çektiğin acıların bütün kaynağı diye öğrettim kendime daha çok küçücükken... İnandım hemencecik. Doğam buydu benim, istedim. Daha ben bir çocukken üzülüp ağladığında tuhaf bir şekilde bana bakardın, anlardım. Doğam buydu benim, o yüzden anlardım... Ama sen de çok iyi anlatırdın ne yalan söyleyeyim bir bakışınla...
Daha ilk başlarda seninle değil, hayalinle konuşmaya o kadar alıştırmıştım ki kendimi, sen seninle ilgili düşüncelerimi hiçbir zaman tam olarak bilemedin. Benim yerime yapıyordun herşeyi, böyle alıştırmıştın. Yaşama sebebim derdin, inanırdım. Doğam buydu çünkü.
Asla geçmeyeceğini, hiçbirzaman bitmeyeceğini düşündüğüm gecelerde, hayalin olan arkadaşıma saatlerce anlatırdım iç yaralarımı. Senden yana tasalarımı, sana olan hastalığımı. Hiç konuşmadan duruyor olmasından sebep, hiç kavga etmezdik senin olan hayalinle, normalden öte; rahatlardım.
İçi boşaltılmış oyuncak bir ayı çaresizliğinde, benimle oynamanı beklediğim çaresiz zamanlarda ne çok oyun isteyen sendin aslında; oynardım. Doğam bunu gerektirirdi çünkü, ben isteneni yapandım. Herşeye değerdi yanımda olacağını düşündüğüm beş saniyeye...
Salya sümük çocukluğum, birşey anlayamadan giden gençliğim, hemencecik gelen kadınlığım, 33 yaşım, çalışarak başarmaya çalıştığım anneliğim ama en çok sana layık olmaya adanan evlatlığım bana hiç ağır gelmedi şimdiye kadar biliyor musun, ne yaşanırsa yaşansın?
Sen yaşanmamış zamanlarını yaşa diye görevlendirilmiş bir elçi edasıyla, dağ gibi taş gibi yanında olmaya çalışan o küçük kızının tek isteğiydi çünkü, mutluluğun...
Edebildim mi? Bilmiyorum....
Hala emin olamıyorum biliyor musun, bunca çabalamama rağmen çıkarabildim mi seni kendine yaşattığın o karanlıktan.
Adanmış bir ömürden söz ediyorum ilk defa, bilmem dikkatini çekti mi?
İlk defa söylenen özgür cümlelerim ilgini çeker mi bilmem!
Bugün neyi fark ettim biliyor musun anne???
Ben hiç kendi hayatıma içerden bakamamışım, senin gözlerin olmaktan.
Hiç mutlu muyum diye sormamışım, sen mutlu gör diye oyun oynamaktan.
Hiç plan yapmamışım kendimne dair, senin planlarını bozarım korkularından.
Hiç özgür olamamışım,
Hiç hayal kurmamışım,
Hiç gitmemişim,
Hiç ağlamamışım,
Hiç YORULMAMIŞIM...
Kendimi bir oyunun içine öyle hapsetmişim ki,
Hiç anlamamışım....
Şimdi ne desem faydası yok biliyorum, çünkü doğam bu benim... Senden birşey isteyemem!
Ben söylemesem yine,
ama bu sefer sen fark etsen......!
Olamaz mı?
Daha ilk başlarda seninle değil, hayalinle konuşmaya o kadar alıştırmıştım ki kendimi, sen seninle ilgili düşüncelerimi hiçbir zaman tam olarak bilemedin. Benim yerime yapıyordun herşeyi, böyle alıştırmıştın. Yaşama sebebim derdin, inanırdım. Doğam buydu çünkü.
Asla geçmeyeceğini, hiçbirzaman bitmeyeceğini düşündüğüm gecelerde, hayalin olan arkadaşıma saatlerce anlatırdım iç yaralarımı. Senden yana tasalarımı, sana olan hastalığımı. Hiç konuşmadan duruyor olmasından sebep, hiç kavga etmezdik senin olan hayalinle, normalden öte; rahatlardım.
İçi boşaltılmış oyuncak bir ayı çaresizliğinde, benimle oynamanı beklediğim çaresiz zamanlarda ne çok oyun isteyen sendin aslında; oynardım. Doğam bunu gerektirirdi çünkü, ben isteneni yapandım. Herşeye değerdi yanımda olacağını düşündüğüm beş saniyeye...
Salya sümük çocukluğum, birşey anlayamadan giden gençliğim, hemencecik gelen kadınlığım, 33 yaşım, çalışarak başarmaya çalıştığım anneliğim ama en çok sana layık olmaya adanan evlatlığım bana hiç ağır gelmedi şimdiye kadar biliyor musun, ne yaşanırsa yaşansın?
Sen yaşanmamış zamanlarını yaşa diye görevlendirilmiş bir elçi edasıyla, dağ gibi taş gibi yanında olmaya çalışan o küçük kızının tek isteğiydi çünkü, mutluluğun...
Edebildim mi? Bilmiyorum....
Hala emin olamıyorum biliyor musun, bunca çabalamama rağmen çıkarabildim mi seni kendine yaşattığın o karanlıktan.
Adanmış bir ömürden söz ediyorum ilk defa, bilmem dikkatini çekti mi?
İlk defa söylenen özgür cümlelerim ilgini çeker mi bilmem!
Bugün neyi fark ettim biliyor musun anne???
Ben hiç kendi hayatıma içerden bakamamışım, senin gözlerin olmaktan.
Hiç mutlu muyum diye sormamışım, sen mutlu gör diye oyun oynamaktan.
Hiç plan yapmamışım kendimne dair, senin planlarını bozarım korkularından.
Hiç özgür olamamışım,
Hiç hayal kurmamışım,
Hiç gitmemişim,
Hiç ağlamamışım,
Hiç YORULMAMIŞIM...
Kendimi bir oyunun içine öyle hapsetmişim ki,
Hiç anlamamışım....
Şimdi ne desem faydası yok biliyorum, çünkü doğam bu benim... Senden birşey isteyemem!
Ben söylemesem yine,
ama bu sefer sen fark etsen......!
Olamaz mı?
2 yorum:
Olmaz !
Farketmeyecek,farketmeyecekler...
Hayat bu,dünya böyle ,bizi en acımasızca yaralayanla en yakınlarımız değil midir hep...
Çünkü en savunmasız olduklarımız gene onlardır...
Lütfen boz doğanı...
Sevdiğim bir söz var;'Gen diye bir şey varsa gem diye de birşey var'
Sevgiyle Kal
Başak
Diyecek tek bir kelime bulamıyorum:((
Yorum Gönder