O hazin Cuma akşamı yazlığa gitmek için yola çıkmamla başladı macera... Sıcaktan bunala bunala, etrafa ve insanlara baka baka bitmeye yüz tutmuş yolculuğumun esas oğlanı Büyükçekmece'den hemen sonra bindi dolmuşa. Daha doğrusu, önce kokusu bindi ardından da delikanlı. Bak buradaki delikanlı sözünü yabana atma, öyle kokmak için gerçekten aklını oynatmak lazım çünkü. Benim görüş alanım daraldı ilk önce, buğulandı resimler, irkildim... Baktım tam da yanımda ayakta tutunmuş, hiç oralı olmuyor. Önce acı bir çığlık attım, sonra parfüm şişemi çıkarmak üzere kocaman çantamı silkelemeye başladım. Daha önce büyük çanta kullanıyor olmaktan hiç bu kadar nefret etmemiştim, çünkü bir şekilde, o dağınıklığın içinde herşeyimi bulabiliyordum.
Yok!!! arıyorum, arıyorum bulamıyorum şişeyi...
Allah kahretmesin!
hah, neden sonra buldum ve boca ettim elimin üzerine kullanmalara kıyamadığım parfümümü. Bir yandan da nasıl söyleniyorum görmen lazım.
- Bu nasıl bir koku Allahım? Kokuyu benden başka alan yok mu? Yok dayanamayacağım, kardeş çek bir yere de hava alalım......vs söylene söylene son 5 dakikalık yola giriş yaptım. Öyle demeye kalmadı, arkamda boşalan yere oturdu foseptik arkadaşım...
Üstüne başına baksan kokusuna rağmen, bildiğin insan...
Ama gel gelelim içinde fare ölmüş kendisinin ve sanırım cenazeden haberi yok... Üstünde hep marka kıyafetler, havalar 1500 ortalığa kısık, gizemli ve seksi olmaya çalışan gözlerel bakınıp duruyor. Ben o kadar bağırıp çağırıyorum, hiç üstüne alınmıyor. Hatta mümkün olsa bana destek olacak artık, o kadar kendi üstüne almıyor yani. PES!
Köşeyi dönerken giden arabadan atladım desem yalan olmaz vallahi... iner inmez de beynime giden oksijen havliyle, parmağımı sallaya sallaya şöyle bağırdım:
"Bütün edebi kimliğimi senin için kullanacağım, yazabileceğim her yere konu edeceğim üstümde bıraktığın bu kokuyu, gerekirse robot resmini internette yayınlatıp rezil edeceğim seni her yere"
Şimdi dediğimi yapıyor ve o küflü lahana turşusu kokan arkadaşa bir kez de huzurunda sesleniyorum:
"nasıl bu kadar rahat ortalıkta dolaşıyorsun be kardeşim, yazık günah değil mi evrene? yanından geçtiğin bütün canlıların hayatına son verdiren bu kokuyla dolaşmaya daha ne kadar devam edeceksin? Su mu bitti memlekette? Sabunları mı toplattı padişahlar? burnun küçükken düştü de kendi kokunu mu alamıyorsun? Bu ne sorumsuzluk yahu.... Marka giyeceğim diye bir kez olsun yıkamadığın, rengi kaçmış Adidas tişörtünü Allah kahretmesin senin!
Yazıyı yazarken bile efil efil burnuma gelen kokun yüzünden seni mahkemeye versem, dünya kadar tazminat alırım haberin var mı? Seni kokunla birlikte, en yakın arka bahçeye gömmelerini Yüce Allahtan niyaz ediyorum..."
Ey insanlar, çoluğumuz çocuğumuz, eşimiz dostumuz var, yapmayın ama böyle. Herkes yanındakini uyarsa, dünya daha yaşanır hale gelebilir. Bu sıcak havalarda bu ulvi görevi gerçekleştirecek gönüllü elemanları saygıyla selamlıyorum....
Şeytan diyor ki, yap bir Vodoo bebeği, kapat gözlerini o pis kokarcayı hayal ede ede, batır bütün iğneleri kokan yerlerine... Sahi yapsam tutar mı acaba????
öffff, bak gene aynı koku gene geldi burnuma, yeter ama yaaaa!!!!!
Foto: DeviantArt
3 yorum:
ilahi Burcum yaaa! güldürdün beni :)))
Sibel; gülme nolur ya... Ve hatta bu kokanlara bir de sen yazı yaz :) hepimiz yazalım hayatlarımızdan gidene kadar! sevgimle canım
Çok iyi yaaa, süper yazmışsın, çok iyi...
Yorum Gönder