24 Haziran 2011 Cuma

AnneM


Birbirini anlayan ve hemen her konuda birbirini omuzlayan bir aile olduk biz. Evet, seninle ailemiz çekirdekten daha da küçük bir hücreyi işaret etse de biz hep azla yetinmeyi yeğledik...

Yeri geldi baba oldun bana, ben de sana eş; sen bana sırdaş oldun, ben sana kardeş... Hep eksik olan yanlarımızı birbirimizle tamamladık, hep birbirimizle çoğaldık... Küçücük bir kız çocuğuyum hala gözünde biliyor ve artık bir anne olduğum için seni çok iyi anlıyorum. Ama unutma ki anneler de çocuklarının gözündfe hiç değişmiyor, hiç büyümüyor (muş). Ne kadar kalablıklaşırsa kalabalıklaşsın kalbinin yarısını kimsecikleri yerleştiremiyor (muş)...

Şimdi hiç yaşamadığın bir telaşın peşinde çırpınan yüreğine sesleniyorum anneciğim; kalbin ne kadar dolu olursa olsun benim yerim hep aynı kalacak, bilmekteyim. Kaldı ki ben seni her daim elimi koyduğum göğsümün sol yanında taşımaktayım.

Derin bir nefes alarak atlayabilirsin hayalini kurduğun mutluluğun derin sularına.


Mutluluğun ömrümü uzatır, bilesin...


sen yeter ki bana doğru bak canım annem, ben senin baktığın yerde dururum ilelebet...


sevgimle.....




21 Haziran 2011 Salı

Kader, Hüzün ve Yalnızlık Üzerine....


Çalışan annelerin kaderidir yalnızlık...!
Hep birşeylere, hep birilerine ve ille de birisine (miniğine) yetişmek için savaşan gönüllü askerlerdir, çalışan anneler...
Sanılanın aksine hiçbirşeye yetişemeyen, hiçbir koşulda kimseyle birlikte olamayan, kendi yalnızlığından bunalıp bir hayalin içinde yaşam süren kadınlardır çalışan anneler...

Sadece 4 aydır yavrularıyla hiç ayrılmadan geçirebildikleri unutulmaz zaman. Sadece 4 aydır yavrularının gözünde ömürleri.. Çalışan anneler, 4 ay doğru dürüst nefes alabilirler...
Sadece 4 ay!
Sonrası ziyan, sonrası içler acısı...

İş çıkışları gördükleri yavrularının dişlerinin nasıl çıktığını başkasından dinlerler, gündüz nelerle uğraştığını, nelere güldüğünü ve ağladığında kimi istediğini duymak acıtır canlarını, paniğe kapılırlar.,

Bir gün kendi kendine yürüdüğünü,
bir gün cümle kurduğunu,
bir gün bir adam olduğunu fark ettiklerinde geç kalmışlıklarına, başaramadıklarına iç çekerler sadece ve devam ederler mücadelelerine... Ne için hiç bilmeden!

Halbuki onlar yürüsün diye,
onlar cümle kursunlar,
onlar adam olsunlar diye giderler en çok akıllarını yarım bırakarak.
Hiç tamamlanmamış ve yerini asla başka birşeyle dolduramadıkları iç deliklerine üflerler daha da acımasın için...

Adam olan çocuklar birgün bu hikayeyi dinlediğinde ne derler diye düşünmek istemeden gitmek zorunda kalan insanlardır, çalışan anneler...

Çalışan annelerin kaderidir yalnızlık!
ve o yalnızlık bir gün iyice derinlere çekiverdiğinde hala gülümsemeye direnirler.

İlle de gülümserler, hiç göremeden adam olmuş ama gözlerinde asla büyümemiş yavrularına!!!!

ve onsuz öleceklerini bile bile, her sabah yeniden giderler.....


Sevgiyle.....





17 Haziran 2011 Cuma

Bu sefer TAMAM..!


Huzurlu bir sabaha gülümseyerek "günaydın" demek, sevdiklerimle....


bebeğimle oynamak, mutluluğunu yüzüme bulaştırmak,


mis kokulu tütsülerle, mis kokulu bir masaj belki...

41 tas su... içimi arıtmaya yeter de artar...

huzur içinde bir akşamüstü...
uzun yürüyüşler.. el ele...


kahkahaların mutluluğa yelken açtığı dost sohbetleri....


ille de romantizm :))))


olacak bu defa... Totem yaptım çünkü... :)

sevgimle....





10 Haziran 2011 Cuma

Uçur(t)ma


Hayat, uçurtma gibidir yavrucuğum... Uçuruncaya kadar çok emek harcaman ve hatta biraz yardım alman gerekebilir...

Ama bir havalanmaya görsün; rüzgara, yağmura kafa tutar, güneşle oynaşır... Keyif verir, tedirgin eder ama gülümsetir...

senin uçurtman bulutlara değsin bebeğim...

iyi haftasonları........

9 Haziran 2011 Perşembe

Öylesine....


Kendimle amansız bir savaşın hemen sonrasında, tam da ölülerini sayıyordum içimin… !
Aslında başka bir şeydi söylemek istediğim.
Yazdım, sildim… Yazdım, sildim…

Seni düşünüyorum ne yalan söyleyeyim. Ama sorsan söylemem! Sen anla!

Yormak istemiyorum artık hiç kimseyi. Yorgunum zira! Yeniden kurasım yok hiç, aşka dair cümleler. Kelimeleri yan yana getiresim yok bir de, kendimi anlatmak için.
Sen anla!

Konuşmak istemiyorum kısaca. Konuşacak ne var ki? Benim sana gelene kadar ne yaptığım mı, senin bana gelene kadar ne yaşadığın mı?
Saçma!

Ne geçmişe aidim artık ne de geleceğe ve kaçırmak istemiyorum şu anı da, olmuşların, bitmişlerin, gelmişlerin, geçmişlerin laf kalabalığında... Olacakların, biteceklerin ve geleceklerin kurgusunda ya da.

Ama şimdi burada, seni düşünüyorum ne yalan söyleyeyim. Ama sorsan söylemem! Sen anla! Hisset ya da! Biliyorum, her ikisini de yapabilirsin!

Ne şu andan öncesi ne şu andan sonrası… Dedim ya; bir tek şu anın ciddiyetindeyim.

Hayallerim yok sana uzun uzun anlatabileceğim ama çok istersen kurarım tabi senin için ve illâ merak ediyorsan hatırlarım elbet canımın yanmışlığını da zira unutmuş değilim.

Ruhumda dikiş izlerim…

Yeni bir alfabe arıyorum konuşabilmek için! Hiç söylenmemiş sözler duymaya ihtiyacım var ve belki yeniden cümleler kurmaya... Yetmiyor artık bildiklerim.

Şimdilik, baş edilir gibi değil içime çekilmişliğim.

Sözlerini duyuyorum; düşüncemi zorlayan, aklımı sana uçuran. Her anlamaya çalıştığımda merak edilen oluyorsun. Anlamak istemiyorum merak etmekten korktuğum için!

Yoksa buradayım yani, yörüngendeyim.

Masallar tadındayım… Zehirli elma hevesindeyim! Bul beni! Lakin ne soru istiyor canım ne cevap. Ne bir beklentim var ne de bir söz verebilirim.

Bulursan, sadece bulduğuna sevineceğim!

Ve eğer geleceksen, seni burada bekleyeceğim.
Ama ben sana, gün dünü unutmadıkça ve beyaz sayfalar gibi olmadıkça ruhum, gelmeyeceğim…

Özür dilerim bu kadar yorgun olduğum için...


LinkWithin

Related Posts with Thumbnails