26 Mart 2009 Perşembe

bir "toPaLak" Burcu hiKayesi (:



















29 Ağustos'tu tarih, hiç
unutmam.... Zaman durmuştu çünkü ogün benim için, mucizemin gelecek olduğunu öğrendim...
İnanılmaz bir deneyimin en başındaydım ve ne hissettiğimi doğru düzgün anlamlandıramıyordum bile. Sadece müthiş bir basınç vardı yüreğimde ve sürekli devam eden dans etme isteği :) tabii bir de bağırışlar, çağırışlar, şamatalar...
Elimi karnımın üstünden bir türlü çekemiyordum, garip bir güç ellerimi mıhlamıştı adeta göbeğimin hemen üstüne.

Gülücükler saçarak ve yere basmadan bitirdim o günü..
"Bir an önce karnım şişiversin ve aNNe olayım " derdine düştüm...

İlk başlarda herşey çok yolunda gitti(hatta hamile olduğumu unutturacak kadar!) yaklaşık 2. aylarına gelmiştim artık hamileliğin ve zaptedilmez bir güçle, enime boyuma göre bulduğum her yerde (daima) uyumaya başladım... İnanılmazdı!!! o kadar çok uyuyordum ki, şu kadarını söyleyeyim çalışma masamın altına serdiğim battaniyenin üstünde bile uyuduğumu hatırlıyorum :D eee tabii bir de sabah bulantıları.. Aman Allahım, bu kadar rahat ve hareketli bir anne adayının başına gelmemeliydi bütün bunlar. Herkes (deneyimli anneler) 3. aydan sonra geçeceğini söylüyordu ama yaşadığım şey o kadar kuvvetliydi ki, doğum yapsam bile aynı şeyler devam edecek gibi hissediyordum... Ama 3 ay sonra geçmişti artık veeee en keyifli zamanlar başlamıştı artık benim için...


Karnım bir türlü büyümüyordu sanki, hemencecik "topalak" olmak istiyordu canım ama olmuyordu işte.. bu arada 4 ay geçsin de doktor bize bir prens mi yoksa prenses mi beklediğimizi söylesin diye çentikler atıyordum ajandalara. Doktor kendinden çok emin bir şekilde "paşa geliyor" dediğinde halay çektiğimizi hatırlıyorum :)) dünyanın en güzel, en sevecen, en akıllı çocuğunu taşıdığımı düşünmekle geçti günlerim ve çok ama çok dikkatli olmalıydım artık kendime...


Bir gün sanki sabah uyandığımda artık "TOPALAK" oluvermiştim :) karnım nihayet kocamaaaan olmaya başlamıştı ve mucizeme kavuşacağım günler 2'şer 6'şar geçmeye başladı... Çalışıyordum günlerin çabuk geçmesi için ve hergünüm dünden daha heyecan verici oluyordu. Doktorlar Mayıs bebeği olacağını söylüyordu, 5 Mayıs demişlerdi hatta doğacağı gün için.
O kadar çok yemek yiyordum ki, açlıktan ağladığımı bilirim :) deliler gibi kilo almıştım ve artık "biri beni durduramazdı"(hahah) 25 kilo almıştım daha doğuma girmeme 2 ay varken!!! herşey çok yolunda gidiyordu evet, fakat atladığımız birşey vardı ismini bile belirlediğimiz oğlumuz bize pabucumuzu ters giydirecek hiç beklemediğimiz bir zamanda gelecekti... Çalışırken rahat bırakmaz karnımda garip şekillere girerdi, arkadaşlar hayatları boyunca böyle birşeye şahit olmadıklarından şaşkınla göbeğime kilitlerlerdi gözlerini :)) bazen ağzımdan çıkacak kadar şiddetli hareket ederdi, ben bile korkardım. Hep özel günlerde tutardı sancılarım, mesela ilk sancım 14 Şubat sevgililer gününde tutmuştu, sonra 8 Mart dünya kadınlar gününde yokladı yine, ee tabi en sonunda 18 mart Çanakkale zaferinde "hoşgeldi, sefalar getirdi". Bu kadar erken beklemiyorduk ama doğmaya o kadar hazırdı ki, tıp bile çaresiz kalmıştı mücadelesi karşısında :) Doktor neredeyse 9 aylık bebek kadar sağlıklı olduğunu ve onu artık zapdetmenin mümkün olmadığını söylediğinde ailece şoka girmiştik. Biricik doktorum (Hadi Ataman) son derece sakin ve bir o kadar nezaketli tavrıyla " salı günü alıyoruz Burcucum" dedi. Annemle uçarak eve gidip çıldırasıya hazırlıklara başladık... Allahtan artık annemle aynı sitede ev bulmuş, oğlumuzun herşeyini hazır etmiştik. Ama daha ne hastane çantam ne de bebeğimin eşyaları hazırdı.. Biricik annem, canımıniçi nasıl başardığını anlayamadığım bir hızlılıkla muhteşem bir şekilde çözdü bütün problemleri. Artık herşey hazırdı...

Hastaneye yattığımda heyecandan ölebilirdim ama hiç korkmuyordum yaşayacağım acılardan (hem de bennn) insan neyi beklediğini bildiğinde bu meseleyi halledebiliyormuş gerçekten, anneliğin mucizesi kendini göstermişti ve ben sadece mucizeme odaklanmıştım. O kadar merak ediyordum ki kuzucuuuumu artık bir saat bile beklemeye dermanım yoktu. O gece bana yemek yemem için izin verilen saat gece 12 ye kadardı ve bana verilecek en büyük cezaydı bu ): yine de sonsuz bir güçle direndim o canavr iştahıma...


18 Mart gelmişti artık saat 09:05 te doğdu güzeller güzelim ve ben daha ayılmadan onu görenlere nasıl sinir olduğumu söylememe gerek yok sanırım :)
ayıldığımda sadece 2 cümle kurabiliyordum
1- "lütfen iğne yapın"
2- "oğlum nasıl?" :)


Onu getirdiklerinden ölüyorum sandım, kucağıma aldığımdaysa nefes alamadan yaşamayı başaran tek insan benim gibi gelmişti ilk defa... Allahımmmm, o nasıl bir kokuydu ki, başka hiçbirşeye benzemesine imkan yoktu. Çirkin ama çirkinliğinin 5000 katı güzel geliyordu hepimize.
"en güzel bebeği siz doğurmuşsunuz tebrik ederiz "diyen gazetecileri bekledim düşünsenizee :)) o kadar güzeldi ki, benim olmasına imkan yoktu sanki ve eve giderken onu vermeyecekler gibi geliyordu... Herkes ama herkes şaşkınlıkla onu izliyordu.

Canım arkadaşlarım yanımdaydı elbette, bir sürü dost, akraba yalnız bırakmadı o heyecanın içinde bizleri... Hepsini çok ama çok seviyorum ve bir daha teşekkür ediyorum.


Eve gelmiştik artık ve o artık bundan böyle hep yanımızda kalacaktı... Bundan başka nasıl bu kadar muTlu olabilirdik ki o saatten sonra? Evine alışması zaman almadı.


Biz mi?
Biz zaten onun için çıkmıştık adeta bu yolculuğa... İyi ki çıkmışTık...!
İYİ Kİ............




Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails