24 Şubat 2011 Perşembe

Seviyorum seni ÇOCUK...!!!

Gülen yüzünü....

Kızmak için çabalamanı...

Şaşkınlığını...
Kepçelerini...

Beni maymuna çevirmeni...


Birlikte eğlenmeyi...

Ensenin kokusunu...

Gıdıklanınca çıkardığın sesleri...


Seni.....

Herşeyinle çok seviyorum be ÇOCUK....!!!

15 Şubat 2011 Salı

ANLA(yama)YIŞ...


Ayrı kaldık ne zamandır! Yazamadım kusuruma bakma...
Senelik iznimin bir haftasında bol bol düşünme ve anlama imkanım oldu kendimi... İzin haftasına bu kadar hüzünlü bir kayıpla başlamış olmak beni ne kadar üzdüyse, iznim boyunca duyduklarım ve gördüklerim de bir o kadar kederlendirdi. Ne yaşanırsa yaşansın, ne söylenirse söylensin bitti gitii işte! Giden gittiğiyle kaldı, arkada kalanlar yaşamı solukladı.. Biri toprağın altında suskunca yattı, birileri toprağın altındakine çattı, birileri toprağı avuçladı, ağladı...
Yaşam bu kadar basit işte... Ölürsün ve biter...

Konyaya gittik annem ben güzeller güzeli Ballımla... Teyzem Konyada evli ve haliyle sık sık görüşme fırsatımız olmuyor. Madem 1 haftalık bir lüksüm var, sevdiklerimle birararada olayım düşüncesi beni yollara saldı. Gittik... Ne güzel ettik... Ne iyi geldi hepimize.
Teyzemle, annemle ve en önemlisi oğlumla geçirdiğim her saniyenin tadını çıkarma fırsatı yakaladım, daha ne ister ki gönül? Oğlum değişik bir havayı koklamanın ne güzel bişey olduğunu küçücük yaşında öğrendi, annem kardeşini öptü, hasret giderdi. Sevgilim beni özledi, ben de onu, evimi.. Bir taşla ancak bu kadar kuş devirebilirdim, ne mutlu...

Bir haftanın ardından annem "biz biraz daha kalalım" deyince ellerim bomboş döndüm İstanbula :/
en çok da o dönme anının otobüs terminalinde ve otobüste geçen kısmını anlatmak isterim aslında... Allahım o ne acıydı öyle!!!
Cuma sabahı erkenden kalkıp oğlum uyanmadan yola çıkmak niyetindeydim ama bir şekilde erkenden uyanmış, yatakta otururken buldum Ballı Lokmamı... Yanına oturup nefesini kokladım uzun süre, öptüm, sarıldım. Sonra izin istedim kendisinden:

- annecim müdür beni çağırdı, işe gitmem gerekiyor; gidebilir miyim?
- müdür nerde? o buraya gelsin, sen gitme....
- ama biz çok uzaktayız annecim, o buraya gelemez. Hani biz uçağa binip teyzene geldik ya, benim aynı şekilde geri dönmem gerekiyor işe gidebilmek için.
- gitme!!!
- ama çalışmazsam para kazanamam ve çok üzülürüm sana oyuncak alamazsam.
- git ama çabuk gel!!!
- ben geri dönmeyeceğim bebeğim, sen anneannenle uçağa binip yanıma geleceksiniz birkaç gün sonra...
- tamam o zaman...

Bu sohbetin ağırlığı bile yetmişti aslında yolculuk hüznünün beni devirmesi için...
Bavulumu çeke çeke gittiğim otobüs terminalinde yolcularını uğurlamaya gelen insanlarla göz göze geldim çokça. Hepsi üzüldü, acıdı halime dudaklarından okudum, çünkü zapdedilmez bir şekilde ağlıyordum. Birilerini aramak, yaramı pansumanlamak, biraz olsun susmak için telefona sarıldım ama nafile... Belli ki bu ayrılık acısı. ömrümü kısaltacak..!

Saati gelen otobüste yerimi aldım sessizce... Yan koltuk bomboş, kimseler oturmuyor yanıma nedense. Neden ağladığımı açıklamak fırsatı bulabileceğim kimse yok yanımda. Acımı katladım kendi kendime yolun en başında...
Kitap okudum, ağladım...
Müzik dinledim, ağladım...
Yollara baktım, ağladım...
Aileleriyle yolculuk yapan bebeklere/çocuklara baktım, ağladım...
Durduk, ağladım...
Gittik, ağladım...
İşin tuhafı ağlamak değil, susamamaktı...

Sonra bir peçetenin üzerine şunları yazdım:

11.02.2010/Cuma Sabah Saat:11.00


Uzun bir ney sesi hüznüyle geçmekteyim kenarları kar kaplı bilinmeyen köy yollarından.

Sensizliği düşünerek içimi zehirleyen yüreğimin saçlarını yıkıyorum gözyaşlarımla...

Hiçbir ağlamak bu kadar güzel kokmamıştır eminim buralarda, bunca yalnızlığın ortasında.


Ağzının kenarındaki çizgiyi öpmenin beni nasıl sakinleştirdiğini farkediyorum ansızın, ensenin güzelliğini ne kadar çok sevdiğimi, cümlelerinden daha uzun kirpiklerini, her kelimene uygun şekle giren mimiklerini.......

Bugün sağ cebimde taşıyorum seni!

Bir sürü hikaye birbirine karışmış aynı otobüsün tozlu raflarında. Kimi ağır dram kaplı, kimi ilahi komedya... Kimi benim gibi canını nefesine bırakmış ardında, kimi kavuşma heyecanıyla çırpınan yüreğinin elini tutmakta...

Ben gözlerimin gören yerlerini sende bıraktığım saatten bu yana ağlamaktayım çocuk! Çok özleyeceğini bile bile gider mi insan diye soranlara dudak ısırarak cevap veriyorum...

Seni çok özlüyorum çocuk...!
Dönmeni hasretle bekliyorum....


Bak gördün mü gene ağlıyorum ....!!!!


Sevgiyle.....


3 Şubat 2011 Perşembe

Çeneni KapaT


Giriş kısmına gerek yok, direk konuya geçeceğim...

Dün yaşanan hüzün saatlerinin hemen ardından beklediğim ve olmasın diye neredeyse dua ettiğim günler başladı maalesef...

Konu: "Defne Yorumları"

Yakın çevremde olmaz, benim etrafımda böyle adam barınmaz diye boşu boşuna böbürlenen yüreğim sabahın erken saatlerinde yerle yeksan edildi. Dünden beri nasıl acı çektiğimi, nasıl üzüldüğümü (her normal insan ve en çok her normal "anne" gibi) göre göre, bu geceyi Defne gibi bir morg çekmecesinde değil, sıcacık yatağında pozisyon değiştirerek geçiren zat-ı muhteremler bugünümü alt-üst eden cümleyi yüzüme patladıverdiler...
"Su testisi, su yolunda kırılır"

Kimsenin su testisi de, nerede doldurduğu da, nerde ve neden kırdığı da kimseyi ilgilendirmez, terbiyesizliğin luzumu yok!!!
En dayanamadığım şey de kendini sonsuza dek savunamayacak, açıklama yapamayacak kadar uzağa gitmiş bir insanın ardından yapılan fütursuzca yorumların kulağımdan içeriye süzülmesi. Çünkü bu laf salatalarının nereye gittiğini bilmeden öylece ortaya atılması, benim için kavgaya davet mektupları gibidir. Sadece bu isme özel değil, ölümle sonuçlanmış her olayın ardından yapılan sivri zeka yorumlara kapım sonuna kadar kapalı...!
Çok da fena yaparım, yaptım da, pişman da değilim....!!!

Bu kızcağızın kimlerle görüştüğü, kimden neyi gizlediği, ne kadar günah işlerdiği sadece Yaradan ile aralarında bir mevzuuyken, sen ne hakla bu kadar ukalaca konuşabiliyorsun? Senin hayatına paralel yaşamayan, senin standartlarının dışında çıkan herkes ölümü mü hakeder gerçekten?
Peki, insanların arasında sevgi kelebeği şekilnde dolaşman ne menem bir davranıştır?
Ben bu saatten sonra senin dostluğundan, paylaşımlarından, hatta insanlığından şüphe eder miyim, etmez miyim arkadaş?!

Cıvıl cıvıl, ışıl ışıl bir genç kadın...
Ardında ona muhtaç bir bebek, (birşeylerden haberli ya da habersiz) aşkla evlendiği bir eş, yüreği dağlanan cayır cayır yanan bir anne, ayaklarında derman kalmamış bir dayı, acıdan yüreği sıkışan dostlar ve bu kadar sevgi bırakmış bir insanın ardından sadece "Nurlar içinde uyusun" denir.... Kalanlara "Allah sabırlar versin" denir.........
gerisi terbiyesizliktir, kabul edilemez.....


Şimdi adam gibi içinden iyi niyetlerini geçirdiğin bir dua et... Önce Allah seni affetsin, sonra yapabiliyorsan insanlığını sorgula.
Sana başka sözüm yok!

Yazık....




2 Şubat 2011 Çarşamba

YapmA..!!!!!!



Daha önce de içim çok acımıştı bişeylere... Yakınlarımın, uzaklarda duranlarımın, hiç tanımadıklarımın, biraz tanıdıklarımın "gitti"ği haberini aldığımda yaşadığım türlü çeşitli tepkiler rahatlatmadığı halde çıkıverdiler bünyeden...

Bugün mü?
Bilmiyorum...

Yaşıt olduğumuzdan mı? hayata duruşumuzun aynılığından mı? ikimizin de anne oluşundan mı? kendimden bir parça gibi görüşümün nedeninin cevabı yok...
duyar duymaz bir balyoz ağırlığında kasıklarımdan vuran ve saç diplerime kadar devam eden acının adını koymaya mecalim yok.
Programlarına başladığı ilk günlerden itibaren çalan telefonumda duyduğum sesler hala kulaklarımda:
"ne zaman izlesek sen geliyorsun aklımıza"...

Bugün mü?
Bilmiyorum...

Bugün hiç çıkmadı ki aklımdan... O, sevdiği adam, minik siyahi yavrusu...!!!

Hepimizin yakından mutlaka tanışmak zorunda kaldığı "ölüm" saçmalığıyla bir kez daha böyle yüzleşmek ağırıma gitti doğrusu. Çok sinirlendim mi? deli divane üzüldüm mü? bilemiyorum ki hiçbişey...

Hayat sıkıca tutunayım mı? nasıl olsa bigün gideceğimi düşünüp hiçbirşeyi umursamayım mı? çıkamadım işin içinden. Kafamda kocaman bir acıyla geziniyorum saatlerdir.
Düşünmeyeyim için yaptığım her aktiviteyi başarıyla O'na bağlayıveriyorum kolayca... Ağlamak için çok vaktim var bugün... Ağlayarak açılmaya çalışacak çok zamanım!!!
Bugün Defne'yleyim....ve hatta uzun bir süre....

sevdiklerimden tek ricam....
"Lütfen beni terk etmeyiniz".....


LinkWithin

Related Posts with Thumbnails