30 Nisan 2009 Perşembe

RÜZGAR TATİLİ BAŞLIYOOOOOOR

Bugün itibariyle 3 gün sürecek olan "RüzgaR TatiLi" başlamış bulunmaktadır. 1 Mayısın resmi tatil olması heralde sadece bize yaramamıştır diye düşünüyorum. Bütün anne- babalar aynı derecede mutlu olmuşlardır. 3-4 günün acısını başka türlü çıkaramazdık doğrusu...
Az önce annemden aldığım bilgiye göre bizim yumurcak yürüme işini bayağı ilerletmiş, hatta ortadan kaybolabilecek hale gelmiş (aslında bu ne kadar sevindirici bilemiyorum), üstüne üstlük çağımızın yeni modası "kolbastı" oyununu diz çöke çöke oynuyormuş. Daha göremedim ama ayrıntılı fotoğrafları gördükten sonra yüklemeye çalışacağım.
Tatil için sabırsızlanıyorum.. Harika bir haftasonu bizi bekliyor gibi görünüyor :) zaten işin içinde baLLı baDem varsa tamamdır...
Aradığınız kişiye bu haftasonu ulaşılamıyacak haberiniz olsun :))



29 Nisan 2009 Çarşamba

ÇOK ÖZLEDİM

O kabus günden beri ne uykularım uyku, ne de gündüzüm güneşli..! Çabuk atlatabileceğimi düşündüğüm bu travmanın uzun süreceği başından belliydi aslında. Arkadaşlarım bunu çok abarttığımı, bütünçocukların düşerek büyüdüklerini söylüyorlar (haklılar da) ama "anne yüreĞi" denen o cocuğu için her an durabilecek kalbe bunu anlatmak o kadar zor ki... En kısa zamanda ben de unutacağım elbette ve o güne kadar Tanrıya kötü birşey olmadığı için şükretmeye devam edeceğim...
Oğlumsuz bilmemkaçıncı günündeyim gribimin... Aşağılık virüsler vücuduma saldırdığından bu yana, sadece telefondan sesini duyabildiğim "baLLı baDem"im burnumda tütüyor. Yanına gitsem hastalanır diye korkuyorum, gitmesem bütün gün battaniyelerini kokluyorum.. Anneliğin böylesine hüzünlü ama kutsal, karmaşık ama duygusal, sonuçta en harika duygusu olduğunu bilseydim belki de daha önce kavuşmak isterdim yavruma... Herşey herkesin gönlüne göre olur umarım, isteyen herkesin bu muazzam duyguları yaşamasını diliyorum...

Canım oğlum;
sensiz bu evin hiçbir köşesi ev değil benim için... Minicik adımlarının bıraktığı izleri takip ediyorum yönümü kaybettiğimde, bıraktığın kokunla dolduruyorum ciğerlerimi, gülüşünle aydınlatıyorum bütün karanlığımı... Sen benim herşeyimsin, ömrümsün... Allah bizi hiç ayırmasın güzel kuzum. Allah hiç bir anneyi kuzusundan ayırmasın!
Yatçaz kalkçaz, yanındayım bebeğim :)


28 Nisan 2009 Salı

HAFTASONU KABUS ANNESİ


Ne ben anlatayım ne de siz sorun haftasonu nasıl geçti diye..... Anlatırken yeniden yaşayacağımı düşünmekten anlatamayabilirim çünkü. Yine de bi deneyelim...
Cuma günü aşı yapılmış Ballı bademi getirdi annem akşamüstü saatlerinde, hafif hasta gibiydim zaten ama anneciğimin dinlenmeye ihtiyacı olduğunu çok iyi bildiğim için hastalığımı gizleyerek yazlığa dönmesini sağladım. Son derece hareketli bir Cuma gecesinden sonra C. tesi ve Pazar günü geç saatlere kadar çalışacak "babiçko"muzu uyandırdık sabahın kör saatinde. Giyindi ve gitti babamız... Ve işte yalnız kalmıştık ana-oğul... 15000 kere evi turladıktan, 20000 kere mızmızlandıktan sonra aklıma, o sırada son derece şahane sandığım bir fikir geldi, "dışarı çıkalım, hava güzel nasıl olsa" dedim... Aaaaaah aaaaah puseti aşağıya indirmek ve 600 mt yürüyüp dil dışarda bir şekilde kendini bir alışveriş mağazasına atıvermek ne kadar güzel bir fikirmiş sonradan anladım. İçeri girdiğimizde herşeyin güzel olacağına dair hala umutlarım vardı, kararlıydım, iyice yorup öyle götürecektim eve. Önce bir mağazaya girdik (ismi lazım değil) ben öte-beri bakarken bir de baktım benim tosun çoktaaan şahlanmış pusetin içinde inmeye çalışıyor. Baktım durum ciddi, hemen alacaklarımı alıp üst kata çıktım. Yemek katında çok fazla şamata olur diye heveslendim. Bir hamburgercinin yanında duran kaydırakları falan görünce bizim minik MİDİLLİ gene şahlanmaya başladı, aldım hemen istediği herşeye bindirdim. Tam da arkamızda duran jetonlu mekanizmaları görememişim meğer, bizimki hemen gösterdi :) 3-5 jetonla konuyu halletmeye çalıştım ki, ne mümkün, inmek bilmiyor, bağırıyor (hem de ne bağırmak) kandıra kandıra indirip pusete koyduğum gibi ışık hızıyla oradan uzaklaştım. Tek dileğim kendimi eve atmaktı, öyle yaptım.
Hasta hasta hem Rüzgarı zapdetmeye, hem dinlenmeye, hem herşeye yetişmeye çalışmak çok da akıllıca değilmiş demek ki, sonradan anladım. Cumartesi bol yorgunlukla geçti gitti derkeeeeeeeeeeeeeeeeen, Pazar sabahı yine yorgun bir geceden kalma sersemlikle 2. uykusuna yatırdım Rüzgarı... Ben de cici odada TV izleyip şekerleme yapmaya çalışıyorum, aradan 1 saat falan geçti yanılmıyorsam: KÜTTTTTTTT diye bir ses geldi :( ardından derin bir çığlık... Hemen anladım, canımıniçi düşmüştü... Belimden bir şırıngayla ilaç enjekte ettiler sanki hem 1 saniyede yanına koşmuş hem de hiçbir uzvumu hissetmemiştim koşarken. Allah düşmanıma yaşatmasın! O ağlarken onu susturmaya ve soğuk kanlı davranmaya çalıştım, hıçkırıklarından küçücük omuzları sallanıyordu, o kadar yazıktı ki... Çocuk tabii en nihayetinde, dikkatini hemen dağıtabildim ve oynamaya başladı kendi kendine; işte artık beni durdurmanın imkanı kalmamıştı. Sinirlerim öyle bir boşaldı ki, uzun zamandır böyle birşey yaşadığımı sanmıyorum, hatta hiç yaşamadım diyebilirim. Öyle tuhaf birşey ki ona birşey olabilir düşüncesini bile aklından geçirmek, insana çok rahat aklını kaybettirebilir. Allahıma şükür ki çok ucuz atlattık, hemen oğlumu düşüren beşiğin icabına baktım tabiii.... Sonrasını tahmin edersiniz, ağlama krizleri, kaybetme korkusu, son derece ağır bir grip gecesi, kabuslar, kan-ter içinde titremeler...vs
Dün işe bile gidemedim, siz hesap edin işte...! Aklımda sürekli aynı ses, aynı görüntü... Başa çıkabilmeliyim artık, unutmalıyım ama unutmamam gereken birşey var "oğlum büyüdü" ve 1 saniye bile olsa gözümü ondan ayırmamam gerekiyor. En kıymetlim, biriciğimi bana bağışladın Allahım, şükürler olsun.....


24 Nisan 2009 Cuma

BAYRAM BÖCÜÜÜÜ


Hava muhalefeti nedeniyle hayal ettiğimiz bir bayramı yaşayamadık maalesef oğlumla... Ama kös kös oturduk da sayılmaz tam olarak. Geleneksel RüzGar banyosu yapıldı ilk önce bayrama tertemiz girmek için saatlerce. güzel güzel oyunlar oynandı, balon tabancasıyla anne rehin alındı, kuşlara ekmek atıldı, yürüyüş egzersizleri yapıldı.... ve tabii unutulmaz dansımız :) yürümeyi bile daha yeni yeni becerebilen bir çocuğun nasıl dans edebildiğini sormayın, açıklayamam. Bildiğim tek şey, Trakyalılığın gerçekten doğuştan olması :)
Her 23 Nisanda yağmur yağmasının artık bir rastlantı olmadığına inanmaya başlayacağım nerdeyse... Minik minik çocukların aylarca çalışıp emek verdikleri gösterileri, buz gibi havada titreye titreye yapmalarında elbet vardır bir hayır!!! havanın ne kadar soğuk olduğu kimsenin umurunda değil inanın, Atatürkün bu hiçbirşeye değişilmeyecek armağanı var oldukça, çocuklarımız dünyanın en şanslı çocukları olmaya devam edecek....
Ne mutlu Türküm diyene....


22 Nisan 2009 Çarşamba

GELSİN 23 NİSAAAAAN

Bugünden hazırlıklara başladık bile, oğlumun belki de hatırladığı ilk 23 Nisan kutlamaları için ne yapacağımızı şaşırmış durumdayız. Bize yakın bir okuldaki etkinlikleri izletmek için okula mı götürsek, yoksa sadece onun adına yaptığımız mutlu bir günü hep birlikte mi yaşasak (luna parklı falan) Henüz karar veremesek de heyecanı şimdiden sardı bütün ailemizi (sanki ilk defa böyle bir tarih yaşanıyor)
bizimki tam görmemişlik aslına bakarsanız :) çok da farkındayız, işin tuhaf tarafı... Ama elden birşey gelse keşke. Oğlumla yaptığım her aktivitenin tadını anlatmanın gerçekten bir yolu yok, dünyanın en güzel duygusu bu olsa gerek.
Diyeceğim o ki, bize hergün BAYRAM :) darısı hepinizin başınaaaaaa......


21 Nisan 2009 Salı

AH BU HAFTASONLARI :)

Haftasonları insanlar için zaten mükemmel bir duygu uyandırır ama bende ciddi bir yeri vardır haftasonlarının... Şöyle ki; yazlıkta keyif yapan ooooluşumla, eşimle, annemle ya da arkadaşlarla geçireceğimiz zaman dilimlerini getiri aklıma haftasonu, iyi hissettirir, sevinirim... Bu haftasonu da aynı şey oldu elbette, Cuma günü röportaj dönüşü aldığım oğlumla cumartesi sabahı birlikte uyanmanın tadını çıkardık, keyif yaptık deli gibi. Üstteki 4 dişimizin çıkma çabaları baLLı baDemimde huysuzluğa yol açsa da keyfimizi kaçıramadı :/ dünya güzeli ooluuşumu giydirip hemen döküldük yollara... bir alışveriş merkezinde çıldırmış gibi alışveriş yapan insanları izledik şaşkınlıkla, hava muhteşemdi. E sonra tabi şu jetonlu oyuncak zımbırtıların yanında aldık soluğu :) bana kalırsa bütün erkek çocuklar genlerinde motor ve araba sevgisiyle falan doğuyorlar, çünkü başka türlüsünü aklım almıyor. O küçücük bedenini ordan oraya savuruyor motora ya da arabaya binmek için, jetonumuz bittiğinde yaşadığımız durumu anlatmama gerek yok sanırım... Apar topar eve gittik, ama ne gidiş... Darısı bu haftasonunun başına :))


17 Nisan 2009 Cuma

KOCA ADAM...


Bir yürüme hevesidir gidiyor beyefendide... Ama ne ben anlatabilirim, ne de görmeden anlaşılabilir birşey! Karşılıklı iki koltuk arasında defalarca sürüp giden bir çabadan bahsediyorum... Ben diyeyim 100 tur, siz deyin 150 tur... Bıkmadan usanmadan, hırsla ve bitmeyen bir hevesle süren bir koşturmaca :) hem elimi üzerinde hissetmenin rahatlığı, hem de beni allemeyin ukalalığı arasında bir yerde sevimli sevimli koşturan kurabiye suratlı oğlum artık kocaman adam olma yolunda kendini aşmış bulunuyor...
Hatta bence o kocaman yüreğiyle, birçoğundan daha çok ADAM oldu...
Canım oğlum...


13 Nisan 2009 Pazartesi

RüzGar ile HaftasoNu keyFi

Yine harika bir haftasonu geçirdik oğlumla :) dünyalar güzeli BadeM' im zaptedilmez bir hızla büyümeye devam ediyor ve ben dehşetle izliyorum sadece... Anneler bilirler, aslında hiç büyümüyormuş gibi gelse de çocuklarımız, zaman deli gibi akıp geçer ve nasıl büyüdüklerini anlamayız bile.

Cuma günü yazlıktan aldık oğlumu (biraz zor oldu oradan koparmak) ve hemen eve gittik; biraz oynaştıktan sonra uykuya yatırdım bitanemi, zira muhteşem bir cumartesi gününe uyanacaktık ve zinde olmalıydık :)



Cumartesi sabahı gülücüklerle uyandı güzeller güzeli oğlum (her zaman ki gibi)... önce sıkı bir kahvaltı yaptık elbette. hemen odaya koştuk ve başladık deli gibi oynamaya. O kadar mutluydu ki yüzünü görmenizi isterdim... O mutlu oldukça benim içimin yağları eridi, ömrüm uzadı sanki... Ona baktıkça insanoğlunun ne kadar muhteşem bir mucize olduğunu farkettim bildiğim halde, sanat eseriymiş gibi izledim hayatımın en güzel parçasını... Tanrıma şükrettim binlerce kez...

Hava biraz serindi ama dışarı çıkmalıydık biraz nefes almak için. Sıkı sıkı giyindiktan sonra yürüyüşe çıktık ailece. Önce uzun bir yürüyüş yaptık sevinç çığlıklarıyla :) sonra dooooğru çocuk bahçesine... kaydıraklar, tahtıravelliler... ne istersen! Bize küçük gelen oğlumuz ondan ona binmek istiyor, kocaman bir çocuk edasıyla hareket ediyordu. Açıkçası bizi şaşırtmayı yine başardı... Üşümüş yanaklarına kıyamadığım için kısa bir süre sonra eve götürmek istediysem de başarılı olamadım, bıkana kadar bindi hepsine defalarca...


Eve geldiğimizde yorgunluktan gözleri kapanıyordu ama hala aklı dışarıdaydı, mamamızı yedikten sonra uzun sürecek bir güzellik uykusuna yatırdım biriciğimi... Mutlu uyandı uykusundan, oldukça keyifliydi... Keyfine keyif katmak annelerin işiydi elbette veeeeeee hemen koşup küveti doldurdum süpriz yapmak için bitaneme :)
aman Allahımmmmmmmm.....!















O sevinç çığlıkları hala kulaklarımda... Çocukların çoğunun banyo yapmaktan korktuğunu ve bunun için nefret ettiklerini duydum birçok arkadaşımdan, bunu çürütmek için Rüzgar'ı banyo yaparken kesinlikle izlemenizi tavsiye ediyorum. Başka bir şekilde mutlu olabileceğini sanmıyorum. Çocuk adeta suda doğmuş gibi... Öylesine mutlu, Öylesine heyecanlı ki suyun içinde, geçmiş yaşantısında bir balık olduğunu düşünmemek işten bile değil :)

Uzuuuuuun ama çok uzuuuuun bir banyo keyfinden sonra naıl rahat bir uykuya dalış yaptığını tahmin edersiniz elbette... Hepimiz günün yorgunluğunu atmak için son derece huzurlu bir içsellikle uyuduk o gece.

Pazar sabahı hemen yazlığa koştuk ailece, anneannemiz bekliyordu... Süper bir Pazar gününü de orada sonlandırdıktan sonra, iş haftasına başlayacağımız için biraz buruk bir havada döndük evimize... Rüzgar şimdi kalbimin sol alt köşesinde oturmuş beni bekliyor, diğer bir macera için heyecanla zaman geçiriyorum...


En kısa zamanda yanındayım aNNesinin güZel oğLuşu....


10 Nisan 2009 Cuma

RÜZGARIN MOTOR TUTKUSU :)



Nedendir bilinmez erkek çocukları doğdukları günden itibaren araba ve motor diye çıldırırlar... Rüzgar da onlardan biri maalesef ve sürekli ağzından garip sesler çıkarıyor. -"ırrrrrrn ıırrrrrrnn" demek onun için "beni motora bindirin" demek.... Sabahları uyanır uyanmaz bu sesi çıkartıp yanındakileri etkilemeye çalışıyor. Yazlıkta herkes oğlumdan bıkmış durumda neredeyse, çünkü kimi yakalarsa aynı işkenceyi yapıyor :) Ben de o kurbanlardan biriyim.... Eve girmek istemeyen oğlumun motorun üzerindeki maharetlerini paylaşmak istedim... İzleyin, bana hak vereceksiniz :)) İyi seyirler.....



1 Nisan 2009 Çarşamba

RüzGaR yaz seZonuNu açTı...

BALLIM BENİM....
Güzel oğlum bu sıralar anneannesiyle yazlıkta vakit geçiriyor. Çalıştığım için çok fazla vakit geçiremiyoruz maalesef ama yazlıkta ne kadar güzel vakit geçirdiğini öğrenince ayrılık o kadar da çok koymuyor...

Yürüme işini iyice ilerletti, hatta hemen koşmaya çalıştığını söyleyebilirim (ne de olsa benim oğlum) bol bol sahil yürüyüşü yapıyorlarmış annemle ve tabii bisiklet turları... çevrede gördüğü hayvanlar sayesinde zaten zirvede olan hayvan sevgisi tavan yapmış bu sıralar, hatta "miyav"lamayı öğrenmiş kedilerin peşinde koşarken :)) Özlüyorum, hem de her saniye daha fazla, bunlar güzel ayrılıklar elbette ama anne yüreği çok tuhaf yaahu... O yokken ev sessiz sedasız, o yokken hiçbirşeyin tadı kalmıyor. Her saniye büyüor sanki ve her görüşümde yepyeni şeyler öğrenmiş oluyor. Daha dün doğmuştu sanki ve şimdi kocaman oldu, göz açıp kapayıncaya kadar delikanlı olacak... Hergünün tadını çıkartmalı ;)


LinkWithin

Related Posts with Thumbnails